29 Mayıs 2014 Perşembe

Dünyamıza Hoşgeldin Eylül

Gülşen ve Ertan... Bir deli rüzgarla savrulup hayatıma girerek beni, o deli rüzgara şükrettiren iki dost insan... Mesafe olarak hep uzaktaydılar ama aslında çok yakındılar...  Bir gün kaçsam, gizlensem, ufalsam, küçücük kalsam bilirim ki orada iki insan vardır, bana evlerinin kapısını her zaman açık tutacak...

O yüzden ikisini de kollarında Eylül ile gördüğümde öyle şaşırdım ki... Benim tanıdığım insanlar gitmiş, yerlerine sevgi dolu gözlerle bakan anne-baba gelmişti. Küçük, minicik, ağlayan, gazı olan, etrafına bakınıp sürekli emmek isteyen bir varlık, iki insanı böylesine birbirine kenetleyebilir miydi? Mucizelerin başka bir tarafına şahit oluyordum: anne-baba olma mucizesine... Orada duran ufacık şey; iki insanı öylesine törpülemiş, öylesine kendine bağımlı yapmış ve öylesine sakinleştirmişti ki bunu başarmaya dünyada başka hiç birşeyin gücü yetmezdi sanırım...

Bu ufaklığın başka mucizevi güçleri de vardı üstelik... Beni de kendisine öylesine bağlamıştı ki zeytin gibi burnu, ışıl ışıl bakan kara gözleri, ondan bir an bile ayrılmak istemiyordum... Birden dünyamıza girmiş, üstelik o dünyanın da sahibi oluvermişti bile küçükhanım... Bu da başka bir mucizeydi: Sevgi mucizesi...   

Şimdi artık yüreğimin bir parçası da İzmir'de... Her geçen gün, inanılmaz bir hızla büyüyor... Nisan ayında aramıza katılan ama adı gibi nazlı bir Eylül esintisini, bütün iliklerimizde hissediyoruz artık... Ve iyi ki de hissediyoruz.  

Dünyamıza, aramıza hoş geldin Eylül... Öğrettiğin ve öğreteceğin mucizelerle...






Not: Uyudu mu Gülşen :)