26 Eylül 2013 Perşembe

Hoşgeldin Defneeee...

Arkadaşlarımın doğumlarını fotoğraflamak her zaman daha zor olmuştur benim için. Her ne kadar doğumlarında bulunma şansını bana veren diğer annelerle sonradan arkadaş olsak da önceden tanıdığım, bildiğim insanların o anlarına tanıklık etmek hem zor hem de gariptir. Çünkü artık o yakınımdır, sevgisi yüreğimde bir şekle sahiptir, orada dünyaya mucizevi bir şekilde bir canlı getirdiğini görmek de benim için inanılmazdır. Ve elbette, durduramadığım kaygılarım da üst noktaya çıkar. Anlayacağınız, karmakarışık olurum arkadaşlarımın doğumlarında...
Binnur'un doğumunda da tam bu hisler içindeydim... Gözümün önünde dokuz ay boyunca bebeğini yüreğinde taşımıştı; aşermelerine, karnının büyüyüşüne, kızının tekmelerine, şişen el ve ayaklarına tanık olmuştum... Şimdi de yine gözümün önünde ameliyat masasında yatıyordu. Tamam, az sonra minik mucizemizi kucaklayacaktık ama Binnur'du o, arkadaşım ve ameliyathanedeydik...
Elim ayağıma dolaşsa da, heyecandan kalp krizi geçirsem de sonunda minik Defne de bütün güzelliği ile aramıza katılmıştı. Binnur iyiydi, Defne iyiydi, herkes iyiydi, bana da bütün bu iyilikleri fotoğraflamak kalmıştı. Her ne kadar telaş içinde Binnur'a mı baksam, Defne'yi mi sevsem, fotoğraf mı çeksem bilemesem de :)
Canım arkadaşım, sen öyle güzel bir mucize dünyaya getirdin ki benim gözümde artık bir kahramansın; bütün anneler gibi... Bana verdiğin bu hediye için çok teşekkür ederim... Kızınla, minik meleğinle nice güzel gülücükler görmen dileğiyle...




 


9 Eylül 2013 Pazartesi

Annesinin Birtanesi: Efe Bebek

Normal doğumlar beni her zaman biraz daha fazla heyecanlandırır. Onca saat çekilen sancı, sabırsız bekleyiş ve sonunda bütün bunlara değen mutlu son. Birkaç saat önceki acılı, tedirgin bakışların yerini mutlu, gülen yüzler alıverir bir anda. Çekilen derin "oh"lar...
Arzu Hanım'ın doğumu da bana bunları yaşatan doğumlardan biriydi. Gece yarısından beri sancı çekiyordu, saatler öğleden sonrayı gösteriyordu, artık gücü tükenmek üzereydi ama bebeği için güçlü olması gerektiğini biliyordu. bu yüzden canını dişine takmıştı, pes etmiyordu. Bir insan, böylesi bir acıya canından bir parça olan bebeği dışında başka ne için katlanmayı göze alırdı ki?
Ve sonunda, son kalan güç kırıntıları ile bebeğini kucağına aldı. Ve çekilen onca ağrı, onca eziyet bir an içinde buhar olup uçmuştu. Anneliğin nasıl bir şey olduğunu bir kez daha gördüğümde gözlerim dolmuştu benim de...
Babası da bir makasla, oğlunu 9 aydır annesine bağlayan bağı kesmişti...
Efe bebek, adı gibi efeydi :) Annesini çok yormuştu ama sonunda ait olduğu yerde, sevgi ve güven dolu kollardaydı. Onu çok seven, kocaman ailesine kavuşmuştu. Edilen dualar, cevaplarını bulmuştu.
Bana da "Hoş geldin Efe, hoş geldin..." demekten başka bir şey kalmamıştı :)






2 Eylül 2013 Pazartesi

Mucizenin Ta Kendisidir Hayat

Bu işi yapmayı çok seviyorum. Birbirini seven iki insanın, sevgileri ile vücuda getirdikleri yavruları ile sonsuzluğa, ölümsüzlüğe adım attıkları o ana tanık olup, hayat denen mucizenin başladığı o anda orada olmak belki de bana verilen en büyük armağan...
Ancak bu mucizenin benim için çok anlamlı ve özel bir başka yüzü daha var. İlk çığlığını, ilk nefes alış verişini duyduğum meleklerin büyümelerine tanık olmak... Onların ilk adımlarına, ilk sözcüklerine, ilk dişlerine, ilk yaşlarına tanık olmak. Ver her "ilk"lerinde kendi "ilk"ime dönmek...
Sevgili annesi Fatma, Defne Meriç ile ilgili bana bir video gönderdiğinde, üstelik de videoya, "Bak senin kız konuşmaya çalışıyor" yazdığında öyle mutlu oldum ki bunu anlatabilmem mümkün değil. Videoyu izleyip de Defne Meriç'in o sevimli halleriyle birşeyler anlatışını izlediğimde ise hem güldüm hem gözlerim yaşla doldu. İşte diye geçirdim içimden işte benim minik meleğim...
Sen çok mutlu ol, yüzünden gülücük hiç eksik olmasın emi Defne Meriç... Ve bu anlara beni de ortak eden sevgili Fatma, iyi ki varsın...

Sevgimle...