7 Ağustos 2014 Perşembe

Hoş geldin Maya’nın Kardeşi Alya



Maya büyüdü şimdi, abla oldu. Şener ailesi, ikinci prensesleri Alya’ya da kavuştu.  Bu inanılmaz anlarını da yine benimle paylaşarak beni çok mutlu ettiler.

Selin Hanım, yine çok güzel bir hamilelik geçirmişti. Aynı Maya’da olduğu gibi yine normal doğum yapmak istiyordu ki ben de her zaman normal doğum taraftarı olmuşumdur. Yine sık sık haberleşiyorduk. Doğum aralığı gittikçe daralıyordu. Ve bir gece yine beklenen telefon gelmişti. Soluğu, Güven Hastanesinde almıştım.

 
Selin Hanım ve doktoru Cem Hoca, yine tatlı bir telaş içindeydiler. Ancak minik Alya, son anda dönmüştü. Duruş biçimi normal doğuma izin vermiyordu. Selin Hanım, bu duruma çok üzülmüştü ancak o anda önemli olan tek şey Alya’yı sağsalim kucaklarına almalarıydı. Ve zor da olsa epiduralli sezaryene karar verildi.

Ve nihayet, minik Alya da aramıza katılmıştı. O kadar güzel bir bebekti ki. Annesi, babası ve ertesi gün ablası Maya ile kavuşması gerçekten görülmeye değerdi. Şener ailesi, gittikçe büyüyor ve güzelleşiyordu. Herkesin mutluluğu, gözlerinden okunuyordu.

Şener ailesi ile gerçekten çok güzel anılarımız olmuştu geçen zaman içinde. Birçok anlarına tanık olma fırsatı verdiler bana, sağolsunlar. Ancak Alya’nın newborn/yenidoğan çekiminde yaşadığımız bir olaydan bahsetmeden geçemeyeceğim.

Yenidoğan çekimi için Alya’nın uyuması gerekiyordu. Bu yüzden annesi, onu besliyordu. Biz de Mahmut Bey ile oturmuş sohbet ediyorduk. Bu sırada minik Alya’nın boğazına biraz süt kaçmıştı. Öksürmeye başladı. Mahmut Bey’in yerinden kalkıp ona doğru öyle bir fırlayışı vardı ki gözlerim doldu.  Yavrusunu korumaya çalışan bir kartal gibi fırlamıştı olduğu yerden.  Babalık böyle bir şey olsa gerek diye geçirdim içimden.  Bütün varlığını, kıymetlisi yavrularına adamaktı babalık ve her daim onları korumaktı.  Böyle bir anne ve babaya sahip oldukları için Alya ve Maya ne kadar da şanslıydı.
Selin Hanım, Mahmut Bey, Maya ve şimdi de Alya… Uzun ve mutlu yıllar sizinle olsun…
 
 
 
 






 NOT: Bu blogta yayınlanan bütün fotoğraflar, ailelerin özel izni ve seçimi ile yayınlanmaktadır.





 

5 Ağustos 2014 Salı

Uzaklardan Gelen Mucize: Erkin Bebek

Bazen, insan suretine bürünmüş bilgeler girer hayatımıza... En zor anımızda, en çaresiz olduğumuzda dillerinden/yüreklerinden dökülen kelimelerle ışık tutarlar yolunuza... Serap da benim hayatıma gönderilmiş bilgemdi benim... Taa üniversite yıllarımdan... Bir köşede oturmuş Cumhuriyet gazetesini okuyup, çok sevdiği Eti Kakolu bisküvisini yerkenki hali hiç gitmez gözümün önünden... Bir de verdiği öğütlerle yüreğime asılı kalmış sözcükleri hiç silinmez belleğimden... Şimdi ne zaman bir bilgeye ihtiyaç duysam yüreğim sızlar... Ha bir de Kakaolu bisküvi yediğimde :)





Serap, çok uzun zamandır Rusya'da yaşıyor. Seçtiği yol, onu oraya, benden/bizden uzağa sürükledi. Mutluluk denen şey onu orada yakaladı. Üzgündüm, çünkü yollar girmişti aramıza. Mutluydum çünkü onun mutlu olduğunu biliyordum. Çoğu zaman görüşemesek de yüreğim, yüreğinin yanındaydı...

Sonra bir gün mutluluğuna mutluluk ekledi Serap. Düğününe gittim. Sonra bir gün mutluluğuma mutluluk ekledi Serap. Bana bir kuzu verdi. Adı Erkin. Henüz göremedim Erkin'i. Malum uzaklıklar işte. Ama hiç eksik etmiyor Serap, canım Erkin'i hayatımdan... İyi ki de etmiyor, ben bilmeden büyüyüversin istemem çünkü.

Bilgemin gözleri bambaşka bakıyor şimdi. Garipsiyorum çünkü onu daha önce öyle bakarken hiç görmemiştim. Ama bu minik mucizenin, onun bilgeliğine bilgelik kattığından öyle eminim ki. Annelik denen o yakıcı, o kavurucu, o tutku dolu şey akıyor şimdi onun damarlarında... Öyle ki kilometrelerce öteden sarıp sarmalıyor beni, onun bu hali, gülen gözleri... Öyle güzel, öyle iyi bir anne var ki şimdi karşımda... Bütün sözcükler anlamını kaybediyor... Sadece Erkin kalıyor geriye... Bir de yaşanmış yıllar...

Bilge insanım, Serap'ım... Bilgeliğin için, Erkin için, o yıllar için sana ne desem az kalır, bilirim... Sana ancak Erkin'li yıllar dileyebilirim :)

Sizi göreceğim zamanı dört gözle bekliyorum... Özlemle ve sevgimle...