19 Ağustos 2016 Cuma

O'nun Artık 1 Yaşı Var :)

Bugün, benim minik tosbağamın dünyaya geldiği gün... Kocaman 1 yılı geride bırakıyoruz; acısı, tatlısı, telaşı, kusmuğu, kakası, gazı, kahkahası, ilk adımları, ilk dişleri ile birlikte...
Kendisi artık 1 yaşında... 6 dişi var ama 7 ve 8 yolda, yaklaşık 13 kilo, tam olarak yürüyemese de 7-8 adım tek başına gidebiliyor, en sevdiği oyuncakları arabaları, tekerlek görünce kendinden geçiyor, karpuza özel bir ilgisi var, uyumayı sevmiyor, aile arasındaki adı Tostik... Ve evet, inanamıyorum hâlâ ama tam 1 yaşında... Yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyor...  

Oysa bugün biraz beli kırık cümlelerimin, sözcüklerim cansız bugün... Korkuyorum çünkü... Evladım için korkuyorum, zaman geçiyor ve onu nasıl bir dünyanın beklediğini bilemiyorum... Yeni yaşlarında, taptaze yıllarında ona nasıl bir dünya armağan edeceğimi bilemiyorum ve korkuyorum. Belki her anne gibi... Elimde bir sihirli değneğim olsa diyorum... Bir dokunuşla değiştirsem herşeyi, tüm dünyayı, silsem tüm acıları, savaşları, kötülükleri... Koruyabilsem keşke bütün çocukları... Hiç acımasa canları, hiç akmasa gözyaşları... Kaç yaşına geldim ama hâlâ inanırım sihirli değneklere, zamansız mucizelere, doğumgünü pastasının mumunu  üflerken tutulan dileklere, iyilik perilerine, topuğunu birbirine vurduğunuzda sizi uçuran kırmızı ayakkabılara ... Yani bana kalırsa bir gün gelecek bütün bunlar toplanıp kurtaracak dünyayı kötülerin elinden... Ama yine de korkuyorum işte... Ya yanılıyorsam diye...

Oğlum, evladım, minik tosbağam... Özür dilerim, sana muhteşem bir dünya sunamıyorum... Ama iyi ol evladım; hem sağlıklı, sıhhatli, mutlu olarak iyi ol hem de kalbin, aklın, vicdanın iyi olsun.... Bir an bile iyiliğin yolundan ayrılma, ruhunun en derinlerine saklanmış iyilik tohumunu sula her zaman. Hayat seni en zorlu sınavlarıyla örselese bile iyiliğe tutun, sımsıkı tutun. Ona inanmaktan bir an bile vazgeçme. Çünkü bu dünyayı ancak iyilik kurtaracak... Annenden sana ilk hediye bu olsun evladım... Ben ve baban seni çok seviyoruz... Nice yıllara...

                                                                                                                                   Annen



   

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Hoşgeldin Cansu Bebek...

Kendi doğumumdan aylar sonra, yeniden bir doğumla nefes almak... İnanılmazdı... Sanki fotoğrafçılıkta ilk günlerimmiş gibi elim ayağım titriyordu... Meğerse insan, kendi başına gelmeden, kendi hücrelerinde hissetmeden anlayamıyormuş ola biteni... Ve meğerse insan, kendi anılarında var etmeden o kadar da güçlü yakalayamıyormuş empati denen hissi...

İşte bütün bu dersleri bana Cansu kız verdi... Minicik elleri, minicik ayakları, minicik burnu ve gözleri, kapkara saçları ile... Öğrenmenin de sınırı yokmuş hem, ne zaman, kimden, ne öğreneceğini de hiç kestiremiyormuş insan...

Kevser, o kadar güzel bir anne olmuştu ki... Işıl ışıldı bakışları... "Annelik, ne de güzel yakışmış arkadaşıma" diye düşünmeden edemedim... Çok değil 1 saat sonra kollarındaydı minik kızı, Cansu'su... Her defasında beni benden alan, ruhuma sanki yeniden can üfleniyormuş gibi tüylerimi diken diken eden bir anne-evlat kavuşmasına daha şahit olmuştum... O kısacık ana öyle çok duygu sığıyor ki; şaşkınlık, merak, sevgi, şefkat, aşk, sevinç, bir tutam korku, birazcık endişe... Hepsi, tek bir anda toplanıp sonra bütün bir ömre yayılmak için tekrar etrafa saçılıyorlar. Ama beni en çok kendine hayran bırakan şey, 1 saat önce hamile iken gördüğüm kadınların çok değil bir saat içinde kadınlıktan tam donanımlı muhteşem bir ANNEye dönüşmeleri... İşte bir mucize daha diye her zaman gülümseyerek izlerim o anları... Kevser de bu dönüşümü yaşamıştı... O artık minik Cansu'nun annesiydi. Yeni bir sıfat daha eklemişti ömrüne: Cansu'nun annesi :)

Hoşgeldin Cansu kız, getirdiğin güzelliklerle, öğrettiklerinle, heyecanlarınla, umutlarınla hoşgeldin... Adın gibi, Kevser ve Ahmet'in ömürlerine can suyu olman dileğiyle...