6 Şubat 2013 Çarşamba

Sonsuz Aşk


Bütün kadınlar, hepimiz, mutlaka günün birinde aşık oluruz. Belki de birden fazla kez aşık oluruz. Hayat, insana neler getirir hiçbir zaman kestirilmez aslında…  Sonra o kestiremediğimiz hayat, bize bambaşka bir aşk yaşatır. Diğer aşklardan çok farklıdır bu; bambaşkadır, tarifsizdir, sonsuzdur; evlat aşkı.
Onları, birlikte ilk gördüğümde bunlar geçti aklımdan. Küçük bir adam ve annesi. Küçük bir adam ve aşkı. Bir kadın ve küçük oğlu. Bir kadın ve küçük aşkı. Atlas, henüz 1,5 yaşında minik bir adam. Sapsarı saçları, iri gözleri, oradan oraya koşturan minicik ayaklarıyla annesinin peşinden bir an bile ayrılmıyor. Annesi, onun ilk aşkı, herşeyi…


Fotoğraf makinemi gözüme yaklaştırıp sihirli vizörümden baktığımda, Sevcan’ın onu ilk kucağına alışından o güne kadar geçen süreyi de sanki hızlı bir film şeridi gibi tekrar izledim. Ve 1,5 yılda gelişip büyüyen, ömürlerinin sonuna kadar ana-oğulun yüreklerinde hissedecekleri o sonsuz aşka tanık oldum. “Anne” demeye çalışırken ağzından dökülen yarım yanlış sözcükler, annesinin her adımı takip eden, onu örnek alan, küçücük yüreğiyle, küçücük elleriyle sevgisini göstermeye çalışan bir evlat… Sözcükler olmasa da sadece seslerden bile oğlunun ne demek istediğini anlayan, ona bakarken gözleri ışıl ışıl, kalbi ise küt küt atan bir anne…
Ne kadar güzel ve özel diye geçirdim aklımdan onları izlerken… Ve sanırım, bir kadının ömür boyu kaybetmeyeceği, yüreğinde saklayacağı tek aşk bu… Sonsuz aşk…      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder