13 Ağustos 2016 Cumartesi

Hoşgeldin Cansu Bebek...

Kendi doğumumdan aylar sonra, yeniden bir doğumla nefes almak... İnanılmazdı... Sanki fotoğrafçılıkta ilk günlerimmiş gibi elim ayağım titriyordu... Meğerse insan, kendi başına gelmeden, kendi hücrelerinde hissetmeden anlayamıyormuş ola biteni... Ve meğerse insan, kendi anılarında var etmeden o kadar da güçlü yakalayamıyormuş empati denen hissi...

İşte bütün bu dersleri bana Cansu kız verdi... Minicik elleri, minicik ayakları, minicik burnu ve gözleri, kapkara saçları ile... Öğrenmenin de sınırı yokmuş hem, ne zaman, kimden, ne öğreneceğini de hiç kestiremiyormuş insan...

Kevser, o kadar güzel bir anne olmuştu ki... Işıl ışıldı bakışları... "Annelik, ne de güzel yakışmış arkadaşıma" diye düşünmeden edemedim... Çok değil 1 saat sonra kollarındaydı minik kızı, Cansu'su... Her defasında beni benden alan, ruhuma sanki yeniden can üfleniyormuş gibi tüylerimi diken diken eden bir anne-evlat kavuşmasına daha şahit olmuştum... O kısacık ana öyle çok duygu sığıyor ki; şaşkınlık, merak, sevgi, şefkat, aşk, sevinç, bir tutam korku, birazcık endişe... Hepsi, tek bir anda toplanıp sonra bütün bir ömre yayılmak için tekrar etrafa saçılıyorlar. Ama beni en çok kendine hayran bırakan şey, 1 saat önce hamile iken gördüğüm kadınların çok değil bir saat içinde kadınlıktan tam donanımlı muhteşem bir ANNEye dönüşmeleri... İşte bir mucize daha diye her zaman gülümseyerek izlerim o anları... Kevser de bu dönüşümü yaşamıştı... O artık minik Cansu'nun annesiydi. Yeni bir sıfat daha eklemişti ömrüne: Cansu'nun annesi :)

Hoşgeldin Cansu kız, getirdiğin güzelliklerle, öğrettiklerinle, heyecanlarınla, umutlarınla hoşgeldin... Adın gibi, Kevser ve Ahmet'in ömürlerine can suyu olman dileğiyle...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder